COVID-19 ve sonrasında tedarik zinciri

Yaşlı dünyamız 2020 yılı başına kadar sanki hiç bitmeyecekmiş gibi frene basmadan çılgın bir hızla gelişirken, ancak filmlerde görüleceği düşünülen bir salgın bu hızı durdurdu. Bu durumun, insanlığın kendisine gelmesi için önemli bir uyarı olduğuna dair çok sayıda teori ortalıkta dolaşıyor. Aslında bu tip durumları insanlık yüzyıllarca veba salgınları ve 1918’lerde İspanyol gribi ile yaşadı. Ama yaşayan insanlarda bu tecrübe yok. Bu durumun her sektör ve endüstriye etkisi zaten oldukça sık yazılıp çiziliyor. Covid-19’un tedarik zincirine özel etkileri ise bu yazının konusu haline geliyor. En büyük etki olarak gördüğüm nokta, artık bu birimin şirket yönetimlerinde salgın öncesi döneme göre çok daha etkili olacağıdır. Tedarik zincirindeki kırılmanın nelere mal olabileceğini bu salgın sırasında gördük ve yazının devam eden bölümlerinde de çeşitli örnekleri verilmektedir. İlk örnek ise Aralık 2020 tarihinde çeşitli aşıların kullanıma sunulmasıyla başlayan süreç oldu. Çünkü bu aşıların nasıl dağıtılacağı konusu neredeyse geliştirme aşamalarından daha önemli bir problem olarak ortaya çıktı. Tamamen tedarik zincirinin uzmanlığındaki bu dağıtım ile ilgili sorun ve cevap arayışları halen devam ediyor.

Bu yeni dönemdeki, tedarik zincirinin önemi ile ilgili çeşitli analizler yapılıyor. Dünya çapındaki COVID-19 salgını birçok şirketi hiç beklemediği yerden yakaladı. Tedarikçilerin önce Asya'da üretimi durdurmasıyla birlikte, tedarik ve tedarik zinciri yöneticileri, küresel tedarik zincirlerinin zayıflığı ile karşı karşıya kaldılar. Fortune 1000 şirketlerinin %94'ü, COVID-19 nedeniyle tedarik zinciri kesintileri yaşadı. Etkilenen yalnızca hammadde temini değildi. Tüm işletmelerin aynı anda mevcut alternatifler aramasıyla birlikte, tedarik piyasaları geçtiğimiz on yıllarda görmediğimiz bir kargaşa yaşadı.

covid-19.pngDünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre, COVID-19 gibi büyük bulaşıcı hastalık salgınları gelecekte de tekrar edecek. Ayrıca, iklim değişikliği ve siyasi istikrarsızlıktan kaynaklanan sorunlardan dolayı, tedarik zincirlerinde ek kesintiler yaşama ihtimalimiz de var.

Sonuçta, tedarik zinciri için alınan önlemlerin derhal yapılandırılması ve uygulanması gerekiyor. Yöneticiler ve şirket sahipleri artık tedarik zincirlerindeki doğal risklerin farkında olduklarından, bu konuya daha çok önem vermek zorunda olduklarını biliyorlar.

COVID-19, küresel tedarik zincirindeki zayıflıkları ortaya çıkardı. Çin gibi düşük maliyetli ülkelerden temel bileşenleri ve hammaddeleri tedarik etmek son otuz yılda sürekli gelişen eğilim olsa da ve tedarik departmanları için tasarruf sağlasa da, gelinen nokta güvenli tedariğin, şirket adresine en yakın noktadan daha uygun olabileceği konusunu ön plana çıkardı. Şirketler, tek bir kaynaktan gelen ürün veya hammaddenin riskinden kaçınmak için, tedarik altyapılarının güvenliğini ve çeşitliliğini sorgulamaya başladılar.

Burada en popüler örnek, 2020 yılı bahar ve yaz aylarında koruyucu tıbbi malzeme konusunda ülkelerin çılgın tedarik istekleriydi. Geçmişe dönük birçok hata var, nasılsa Çin’den ucuza getirilir, ülkede üretim pahalı, kimse bu gibi işlerde çalışmak istemiyor gibi alt alta yazılabilecek birçok neden çöktü. Ülkeler çok zor durumda kaldı ve bu durum halen devam ediyor.

Şirketler (veya ülkeler), tek bir tedarikçiye bağımlılıklarını azaltmak için çok kaynaklı stratejiler ve çözümler oluşturma yoluna gitmeye başladılar. Bu gerçek, salgının etkisinden önce de vardı ama salgın bu durumu acı bir şekilde gündeme taşıdı.

Alternatifli veya çoklu kaynak ile çalışmak, özellikle hacim-adet indirimleri ve mevcut tedarikçiyle kademeli fiyatlandırma mekanizması üzerinde olumsuz ticari etkiler yaratabilir. Ayrıca, kısa vadede firmanın tedarik zincirinde karmaşıklık oluşturacaktır. Ancak iş sürekliliği için bu riskin alınması gerekiyor

Envanter yönetiminde yeni süreçlerin geliştirilmesi ve devreye alınması gerekiyor; Stok yönetimi, tedarik-üretim departmanları ve üst yönetim arasında, devamlı müzakere edilen bir konudur. Bununla beraber stratejik stok kavramının ne kadar önemli olduğu artık kesin olarak ortaya çıktı. Bunun en iyi örneği yine maske vb. koruyucu tıbbi malzemelerde yaşanan stok eksikliğidir.

Ayrıca yeni bir yönelim olarak büyük perakende firmaları, bazı mağazalarını dağıtım merkezi olarak tekrar düzenliyor. Mağazanın bir kısmı bölgesel depo-dağıtım merkezi olarak satışa kapatılıp, tedarik zinciri sistemine dahil ediliyor.

Sözleşme yapılarının yeniden değerlendirilmesi gerekliliği; 2020'den önce hiç kimse böyle bir durum beklemiyordu. Çoğu sözleşme, normal koşullarda her iki tarafın da geri çekilmesi için birçok mücbir sebep içerir. Bununla birlikte, çoğu durumda pratik olarak, sözleşme iptal edilmek istenmez. Sözleşme çerçevelerinin güncellenmesi gerekiyor. Bu değişiklik bir dizi soru çerçevesinde olmalı ve sözleşmeler bunları kapsamlı bir şekilde ele almalıdır:

  • Kısa vadeli değişiklikler için hareket planı (örneğin üretimin durması)?
  • Tedarik güvenliği ve tedarik önceliği nasıl sağlanır?
  • Fiyatların hızla değişmesi,
  • Dönemlik olarak talep hacimlerinin çok hızlı yükselmesi…

Bu ve bunun gibi soruların cevapları da sözleşmelere eklenmelidir.

Ayrıca küçük ve kırılgan tedarikçiler ile çalışan firmalar var. Bu durumda, bir kriz anında makul ödeme koşullarının uygulanmasını sağlamak gerekir. Daha küçük tedarikçileri hayatta tutarak, tedarik zincirini sağlamlaştırmanın faydalarından hızla yararlanılabilir. Herkes veya her firma bu konumda olabilir, müşteri büyük olabilir ama böyle bir durum için ek teminatlar istenmesi gerekir.

Lojistik servis sağlayıcıları bir ortak olarak görülmelidir; Özellikle Çin sınırların kapatılmasının, Avrupa'da etkisi görüldükten sonra, mevcut krizden bir başka önemli çıkarım, lojistik yapının değerlendirilmesidir. Küresel hava trafiğindeki azalma, birçok küresel oyuncunun tam zamanında teslimata güvendiği (fiyatlar önemli ölçüde artarken) modellerin tıkanmasına yol açtı. Bu, kritik parçaların eksik olması nedeniyle üretimde gecikmelere, daha da önemlisi, dünya çapındaki büyük limanlarda artan tıkanıklığa yol açtı.

Riski sektörler önemli maliyet artışlarıyla yüzleşti. Sınır kapanışları teslimat sürelerinin de artmasına neden oldu.

Halen devam eden deniz yolu navlun ücretlerinin anormal yüksek olması bu sorunun en can yakan sonuçlarından birisi oldu. Ülkemizde de özellikle ürün satış fiyatı düşük ama hacimli ürün ihracatı yapan firmaların birçok ürün sevkiyatı halen depolarda bekliyor veya iptal aşamasına doğru ilerliyor.

Şirketlerin kapasiteyi güvence altına almak için lojistik sağlayıcılarını iş ortağı olarak görmesi ve ürünleri müşterilerine ulaştırmak için farklı yolları değerlendirmesi gerekir. Ayrıca kriz bitimi ile beraber, lojistik ihtiyacında bir artış olması ve bunun da lojistik kapasiteyi zorlaması beklenmektedir. İşletmelerin kapasiteyi güvence altına almak için hemen harekete geçmesi gerekiyor.

Kriz ortamında kargo lojistiği; Burada kargo lojistiği alanında yaşanan kriz buna güzel bir örnek oluşturuyor. Salgın ile beraber kargo kapasiteleri çok zorlandı ve buradaki zincir kırılmalara uğradı. Kargo firmaları istedikleri fiyatı çok daha kolay kabul ettirecek noktaya geldiler. Bununla beraber oluşan talep için arz yatırımları hızlı bir şekilde devreye alınmaya başlandı. Bu konuda ülkemizde iki tür gelişme yaşandığını gözlemliyorum. İlk olarak büyük yatırımcıların kargo sektöründe yapacakları yeni yatırımları açıklamaları şeklinde oldu. İkinci gelişme ise ülkemize özgü pratik ama devamında sorun yaratacak çözümlerin devreye girmesi oldu. Bahsettiğim konu işsizlik artışı ile beraber, kargo firmalarında taşeron olarak çalışan personelin hızlı artışıdır. Bu personel düzensiz saatler ve maliyetlerini karşılayabilmek için çok fazla iş yükü altına girmektedir. İleride bu durum iş yaşamında olumsuzluk olarak kendini gösterecektir.

Tedarik zinciri içerisinde ele alınabilecek bir süreç-sonuç ile bu yazıyı bitirmek istiyorum. Tedarik zinciri içerisinde gıda tedarik zincirinin öneminin inanılmaz yükselişi ve bunun ülkelerin stratejik politikaları haline gelmesi üzerine güzel bir örnek vereceğim. Geçtiğimiz ocak ayında, Kanadalı market zinciri Couche-Tard's, Fransız Carrefour'u satın almak için 20 milyar USD'lik bir teklif sundu. Bununla beraber Fransa Maliye Bakanı bu tür bir satışa, şirketin ülke genelinde gıda tedarik zincirinde sahip olduğu stratejik önemden dolayı sıcak bakmadıklarını belirtti. Bu durum ana iş konusu gıda olan özel bir şirketin, dış ülkeye satışının hükümet tarafından bloke edilebilmesi, tedarik zinciri ve gıda konularına ne kadar stratejik yaklaşılması gerektiğinin önemli bir göstergesidir. Kısacası “bırakınız yapsınlar” liberal bakış açısı bu durumda geçerli olmuyor.

Nisan ayında görüşmek üzere sağlıklı günler, önerilerinizi ve yorumlarınızı künyedeki e-posta adresime de gönderebilirsiniz.

Bu yazı toplam 4905 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.